Her yıl heyecanla zamanının gelmesini beklediğimiz aşure, yüzyıllardır her yöre mutfağında pişen, tarihte türlü efsanelere de konu olmuş çok özel ve geleneksel bir tatlıdır. Her hanede pişen aşurenin hikayesi kendine özgü lezzetler ve çeşitlerle harmanlanır.
Aşure, içerdiği çeşitli tahıl ve bakliyatlar, kuru meyveler, bal, süt ve gül suyu gibi birbirinden farklı malzemelerle damaklarımızı şenlendirir. Paylaşmanın eşsiz bir tadı, mutfaklarımızdaki bolluğun ise simgesi olmuştur. İster sulu kıvamda ister daha koyu kıvamlı olsun, aşurenin her türlüsü hem doyurucu hem de çok lezzetlidir. Pişirilip sevdiklerimize dağıtılır, komşularla paylaşılır ve herkesi bu lezzete ortak ettiğimizde daha da bereketlenir.
Yalnızca ülkemiz mutfaklarında değil, dünya mutfaklarında da kendisine yer bulan aşure, yüzyıllardır hazırlanan ve bu denli geniş coğrafi topraklara yayılmayı başarmış nadide bir tatlıdır. Aşurenin hikayesi ele alındığında tarifinde kullanılan buğday malzemesi ön plana çıkar. Türk halk kültüründe pek çok inanç ve geleneğin temelinde buğday vardır ve bolluk, bereket, iyi şans, verimlilik, uğur gibi temalarla ilişkilendirilir. Buğday, Anadolu topraklarının hazinesi olarak Mezopotamya’dan çıkarak bütün dünyaya yayılmış ve aşurenin içinde de yer almıştır. Sizce aşurenin temel malzemesinin buğday olması bir tesadüf müdür? Aşure de tıpkı buğday gibi tüm dünyaya Mezopotamya’dan yayılmış, gelenekleri ve görenekleri zinde tutarak kültürleri güçlendiren araçlardan biri olmuştur. Tadı damağınızda kalacak bir aşure yapmadan önce bu benzersiz tatlının hikayesini birlikte gelin daha yakından inceleyelim.
Aşurenin hikayesi anlamıyla da ilişkilidir. Arapça'da on anlamındaki "aşara" kelimesinden türeyen Aşure veya Aşura; buğday, kayısı, fasulye, incir, nohut gibi bakliyat ve yemiş türleriyle birlikte kaynatılan tatlıya denir. Ülkemiz kültürü bu eşsiz ve köklü lezzete aşinadır.
Her kültürün kendi ülkesinin mutfağına kazandırdığı pek çok farklı gastronomik değerler vardır. Bu değerlerden biri Osmanlılarda çorba adıyla da bilinen “Aşure” tatlısıdır. Aşure kültürü bölgeler arasında çeşitli farklılıklar gösterir. Ortak değerimiz olan aşurenin reçetesinde yer bulan malzemelerin çeşitliliği, farklı bölgelerde yaşam süren halkın inançlarıyla şekillenir.
Aşure günü, binlerce yıl öncesinden günümüze kadar dünya tarihinde yolculuk eden birçok kültürün kutsal günleri arasında değerlendirilmiştir. Ülkemizde ise Hicri takvime göre Aşure zamanı, Muharrem ayının 10. gününden itibaren başlayarak 1 ay sürer. Muharrem ayında pişirildiğinden dolayı bu aya, aşure ayı adı verilir. Aşure denilince akla; aynı toprak parçasına ait olan farklı kültürler ve içerisinde yer bulan birbirinden farklı malzemeler gelir. Her yıl Muharrem ayı içinde yaşadığımız bu aşure geleneğimiz, toplumumuzun hem birliği hem de beraberliğinin bir göstergesi olarak nitelendirilebilir. Paylaşmanın, dayanışmanın ve birlikteliğin adeta bir simgesidir. Aşurenin hikayesi buradan gelir.
İçerisine konan birden fazla besleyici malzemeleri ile enerji verirken vücut direncinin de artmasına yardımcı olması sebebiyle faydalı tatlılardan biri olarak kabul edilir. Aşurelik buğday özellikle B kompleks vitamin içeriği açısından çok zengindir. Bu da normal enerji oluşum metabolizmasına fayda sağlarken, bağışıklık sisteminin korunması üzerinde de rol oynar. Tahıl ve bakliyat açısından değerli olması, protein ihtiyacımızı da önemli ölçüde karşılar. Fasulyenin yararlı amino asitler içermesinin yanı sıra lif miktarının yüksek olması, sindirim sisteminin düzenlenmesine yardımcı olur. Aşurenin içerisinde bulunan taze ve kuru yemişler lezzet verdiği gibi tam bir vitamin deposudur. Bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olur. Süslemede kullanılan badem, ceviz ve fındık gibi yemişler Omega-3 yağ asidi başta olmak üzere demir, kalsiyum, B ve E grubu vitaminleri içerir.
Aşure tatlı isminden ziyade aslında kadim olan bir geleneğin günümüze uzantısıdır. Aşurenin yapılış amacı kutsallığına inanılmasındandır. İslam dinine göre Muharrem ayının 10. günü, Hz. Nuh'un Tufan'dan sonra karaya oturduğu gün olarak bilinir ve bu sebeple Hz. Nuh’un kendisinin yaptığına inanılan aşure aşı yapılır.
Kısacası bolluğa ve berekete duyulan şükran niyetine ailece tüketilen, komşularımıza iyi dileklerle dağıtılan aşure, ülkemiz kültürünün özündeki hem yaratan hem de insan sevgisini anlatır.
Birbirinden leziz bakliyatlar ve tatlı yemişlerle hayat bulan aşure, herkesin elinden tıpkı bir şaheser gibi çıkar. Siz de aşağıdaki gibi hem faydalı hem de çok lezzetli bir aşure hazırlayabilirsiniz. İster menülerinize ekleyebilir isterseniz Muharrem ayı boyunca tüm sevdiklerinizle paylaşabilirsiniz.
Tam kıvamında bir aşure hazırlamak için Hasata’nin özenle seçilmiş tohumlarla üretilen ürünleriyle hazırlayabileceğiniz aşure tarifimize göz atmak ister misiniz?
Aşure yapımı için en uygun olan beyaz ve iri taneli Cumhuriyet buğdayından üretilen Hasata Manisa Aşurelik Buğdayı bol suyla buğdayı iyice ovalayarak yıkayın ve sıcak su ekledikten sonra kısık ateşte pişirin. Suyunu çektiken sonra ihtiyaç olması halinde yeniden ölçüsüne göre ekleyerek pişirme işlemine devam edin. Daha hızlı şekilde pişmesini isterseniz buğdayı bir gece öncesinde ıslatarak bekletmeniz iyi bir fikir olabilir. Aşureye lezzetini veren içerisine eklenen bakliyatlardır. Aşurenizde tercih edeceğiniz Hasata Derinkuyu Kuru Fasulyesi ile Derinkuyu bölgesinin coğrafi işaretini ve bölgenin coğrafi koşullarının sağladığı lezzeti taşıyan fasulye ile aşurenize eşsiz bir lezzet katabilirsiniz. İyi bir aşure yapmak için içindeki malzemelere ve kıvamına dikkat etmek gerekir. Herkese göre farklı bir aşure pişirme tekniği olsa ve malzemeler değişse de tam kıvamında bir aşure için ihtiyaç duyabileceğiniz seçeneklere göz atmanızı tavsiye ederiz;
Bereketi paylaşmaktan, Lezzeti Özenle Seçilmiş Tohumlardan..
Hasata’nın Avantajlı Aşure Paketine ulaşmak için tıklayın!
Önceki yazımıza Pirinç Çeşitleri ve Faydaları linkinden ulaşabilirsiniz.